2010 Yılı ve Türk Hemşireler Derneği

15 Ekim, 2009

THD bu yazıda mesleğin toplum yararına daha güçlü ve güvenilir bir meslek haline gelmesine yol açacağına inandığı ve bir türlü geçekleştiremediği başta sağlık bakanlığı olmak üzere herkes tarafından çok iyi bilinen taleplerini dile getirmeyecek, soruna genel olarak değinecektir. Çünkü durum bunu gerektirmektedir.

Hemşirelik de diğer sağlık meslekleri gibi sağlığı tehdit eden her gelişmeyi izlemek, sorunu doğru belirlemek,  çözüm tartışmalarına katılmak,  öneriler sunmak ve gerektiğinde tepkisini gerekçeleriyle ortaya koymakla yükümlü olan bir meslektir, çünkü iş yaptığı alan doğrudan sağlıkla ilgilidir.

Bu bağlamda örneğin, GDO’lu ürünler, sigara,  hava kirliliği, gürültü kirliliği, çöpler-insanlar,  meslek hastalıklarına yol açan üretim tarzları, sokak çocukları,  işsizlik,  yarın ne olacak kaygısı gibi sağlığı tehdit eden her konu hemşireliğin ilgi alanına girer, girmelidir.

İşte bu açıklamadan yola çıkarak biz hemşireler hem bir birey hem de bir sağlık meslek mensubu olarak bu toplumda korkusuz, onurlu ve sağlıklı bir yaşam sürdürmenin koşullarının yaratılmasını istiyoruz.  Bunu istemekle kalmıyor, payımıza düşeni zaman zaman zorlansak da yapmaya çalışıyoruz. Örneğin, gerektiğinde, TBMM, hükümet, siyasiler, sendikalar, meslek örgütleri v.b temsilcilerine görüşlerimizi yazılı ya da sözlü olarak iletiyor, aldığımız kararları gerekçeli olarak açıklamakla kalmıyor, mesleğimizin bu katkıda daha güçlü bir biçimde yer alabilmesi için önerilerimizi tüm ilgililerle yazılı ya da sözlü olarak paylaşmaya çalışıyoruz.

Peki, nedir gitmeyen?

Sağlık Bakanı bizi dinliyor ama! : Bakan zaman zaman iki saate ulaşan görüşmeler sonrası mutabık kaldığımız konularda ilgili birim yetkililerine çözüm için talimat veriyor.  İş orada donup kalıyor. Yol alamıyoruz. Sağlıklı bir toplum için güçlü bir hemşirelik önerimizin somut ürünleri olan çalışmalarımız Sağlık Bakanlığında değerlendirilip hayata geçirilmiyor. Bu durumda Bakanın önde gelen bürokratları ile birlikte çok değerli zamanından bize iki saat ayırmasını anlamlandırmada zorlanıyoruz.

Damgalandığımızı duyuyoruz:  Örneğin, sağlığa zarar vermeyecek çalışma koşulları, doğru dürüst ücret, Tam Gün Yasasının bazı hükümlerine itiraz, Kamu Hastaneleri Birliği Kanun Tasarısına itiraz, sağlık hizmetinin kamusal alanda kalmasına ve sağlığın korunmasını önceleyen bir sağlık sistemine yönelik taleplerimizin solculukla damgalanmamıza yol açtığını duyuyoruz. Neden “muhalif” değil de “solcu” oluyoruz bunu anlayamıyoruz. Bir de solcu olmak,  muhalif olmak daha doğru bir deyişle ülkenin sağlığını dert edinip bunun için öneri üretmek kabul edilemez bir şey midir, bunu da anlamakta zorlanıyoruz. Üstelik demokratikleşme yolunda olduğumuzu en fazla işittiğimiz bir dönemde, bu nedenlerle, hiç olmadığı kadar dışlandığımız hissettiriliyor bize. Yasamızın değişmesi için bakanlık ile sürdürdüğümüz diyaloglarda ve değişim sonrası hükümetle iyi geçiniyor olmakla, sağcı olmakla, CHP aracılığı ile Anayasa mahkemesine baş vurunca muhalefetle iyi geçiniyor olmakla, solcu olmakla damgalandığımızı duyuyoruz. Bu nedir?  Ne oluyor bizlere? Gerçekten akıl erdirmekte zorlanıyor ve çok üzülüyoruz.

Bazı Sendikalar ve bazı meslek örgütleri:  Sağlık Bakanlığı tarafından yürütülen tüm çalışmalarda sivil toplum örgütlerinin görüşünün gerçek anlamda dikkate alınmamasından haklı olarak yakınan bazı kuruluşlar hemşirelik mesleğinin icra ve düşünce üretimi yönünden gerçek sahiplerinin mesleğin temel eğitimi ve hizmetlerinin yönetimi konusunda yürüttüğü çalışmaları ve sonuçlarını bütünüyle görmezden gelip, üye toplama ve böylece varlıklarını koruma adına mesleğimize çok zarar vermektedir.  Bu durum özellikle, başlıca görevi emeği savunmak ve onun üretim sürecinde nasıl ve hangi koşullarda gerçek anlamda bir değere dönüşeceğini açıklamak ve bunun için mücadele vermek olması gerektiğine inandığımız sendikalar yönünden düşündürtücüdür.

 

                                                                                                                                      Meslek olarak yol almakta çok zorlanıyoruz.

 

Ama bazı kişiler, (belki gruplar ve kuruluşlar da?) mesleğimiz üzerinden yol alıyor!

İşte son bir örnek…

Bildiğiniz gibi Sağlık Bakanlığı Sağlık Eğitimi Genel Müdürlüğünün işleyiş yönünden tümüyle yönlendirdiği uzaktan eğitim yoluyla lisans tamamlatma işinde,  bu işi üstlenen üç üniversite tarafından her meslek alanı için (ebeler, hemşireler ve tıbbi teknologlar) hazırlanan ders notlarının 4’er bölümlük yardımcı kitaplar olarak basılması, her bir kitabın ederinin 25 TL olması, bu işin Sağlık Bakanlığı mensubu bir başhekim yardımcısı tarafından ve Ankara –Eryaman’da bulunan bir Yayınevi ile yürütülüyor olması,   bu kitapları almaya aday binlerce öğrenci olması…

Hemşireler sistemde daha güçlü ve etkin bir meslek olmak için henüz istendik nitelikte yol alamıyor ama birilerine başka anlamda yol aldırtıyor!

2010 yılında,  gerçek anlamda aydınlanma yoluna girebilecek miyiz?

Her şeye rağmen umudumuzu diri tutuyor ve bu yola er ya da geç gireceğimize inanıyoruz.

 

Prof. Dr. Saadet Ülker

Genel Başkan

15 Ocak 2010