22 Şubat, 2023
Türk Hemşireler Derneği
Halk Sağlığı Hemşireliği Derneği Psikiyatri Hemşireleri Derneği
Türk Nefroloji, Diyaliz ve Transplantasyon Hemşireleri Derneği Acil Hemşireleri Derneği
Ortopedi ve Travmatoloji Hemşireleri Derneği Acıbadem Üniversitesi
Öğr. Gör. Dr. Azize Karahan Öğr. Gör. Dr. Merve Coşkun
İçindekiler
AFET DURUMLARINDA SAĞLIK ÇALIŞANLARININ RUH SAĞLIĞINI KORUMAYA YARDIMCI OLABİLECEKLER ÖNERİLER....................................................................................... 26
DEPREM SONRASI YAŞANAN TRAVMALAR NEDENİYLE EN ÇOK KARŞILAŞILAN ORTOPEDİK SORUNLAR VE HEMŞİRELİK BAKIMI REHBERİ/ALGORİTMASI....................................................................................... 27
AFET BÖLGESİNE GİDECEK SAĞLIK ÇALIŞANLARININ YANINDA BULUNMASI GEREKEN MALZEMELER....................................................................................... 51
Soğuk havalarda özellikle havalandırması yetersiz, aşırı kalabalık ortamlarda yaşayan insanlarda akut solunum yolu enfeksiyonlarının sayısı artmaktadır. Barınma sorunu nedeniyle insanlar hijyen yetersizliği, sınırlı yaşam desteği olan, kalabalık ortamlarda yaşamak zorunda kalmaktadır. Üstelik yaşanılan stres, yorgunluk ve beslenme eksiklikleri de felaketzedelerin bağışıklık sistemini zayıflatmaktadır.
Afetlerde su, gıda ve kişisel hijyen eksikliği kaynaklı ishal görülme oranları çok yüksek seyretmektedir. Temiz su ve gıda sağlanamayan bölgelerde en sık karşımıza ishal çıkmaktadır ve ishal sıvı kaybına neden olarak ölümlere bile yol açmaktadır. Özellikle tehlike durumlarında acil sahra hastanelerine başvurulmalıdır.
Bebek ve küçük çocuklarda, kusması ve ishali olan kişilerde, yaşlılarda, ağır işte çalışanlarda (arama kurtarma ekipleri vb) ağır sıvı kayıpları olabilmektedir.
Hayvan ısırıkları bedende doku yaralanmasına neden olmaktadır. Özellikle hayvan ısırmaları sonrasında tetanoz, kuduz gibi hastalıklar ortaya çıkabilmektedir.
Enkazlarda ve moloz yığınlarının altında yılan görülebilir.
Yılan Sokmasında Yapılacaklar
Yılan Sokmasında Yapılmaması Gerekenler
Yaz döneminde akrep sokmaları daha sık karşımıza çıkmaktadır.
Akrep Sokmasında Yapılacaklar
Bulaşma Yolu
Hastalığın Belirtileri
En önemli belirtisi şiddetli gece kaşıntısıdır. Kaşıntı, kişinin yatağa girip ısınması ile artar. Kaşıntı genellikle el parmak araları, el bileğinin iç yüzü, bilekler, koltuk altları, dirsekler ve kasıklarda görülmektir. İlk defa uyuza yakalanan bir kişide belirtilerin başlaması 2-6 hafta kadar sürebilir. Ancak daha önce uyuza yakalanan bir kişide, belirtiler genellikle maruz kaldıktan 1-4 gün içinde ortaya çıkar.
Hastalığın Tedavisi
Uyuz tedavi edilebilir bir hastalıktır. Tedavide kullanılan ilaçlar hekimin önerdiği şekilde, dozda ve sürede kullanılmalıdır. Hasta ile beraber doğrudan ve uzun süreli yakın teması olan bireylerin de tedavi edilmesi gerekir.
Korunmak için Öneriler
Deprem sonrası temiz içme suyuna ulaşım sorunları yaşanabilmektedir. Afet durumlarında yeterli sıvı alınmasına özen gösterilmelidir. İçme suyu olarak mümkünse uygun şekilde şişelenmiş, kapalı sular tercih edilmelidir. Güvenli içme suyuna ulaşılamıyorsa, kaynatılıp soğutulmuş sular tüketilebilir.
Kaynatma
100 C'de 3 dakika suyun kaynatılması sağlanmalıdır. Ayrıca kaynatılan su kaptan kaba boşaltılarak suyun oksijenlenmesi sağlanabilir.
Kaynatma olanağı yoksa var olan su, çamaşır suyuyla (klorla) dezenfekte edilip tüketilmelidir.
Klor Tabletler
Klor tabletlerin 30 dakika sonra etkisi görülür. Suyun temiz ve kirli olması durumuna göre klor tablet dozu ayarlanır.
Çamaşır Suyu
Çamaşır suyunun miktarı, kullanılacak ürünün içindeki klor miktarına göre değişmektedir. Kullanılacak çamaşır suyunun üzerindeki etiketten klor miktarı belirlenmelidir. Evlerde yaygın olarak %4 oranlarında klor içeren klasik çamaşır suyu kullanılmaktadır. Bu doğrultuda, %4 oranındaki çamaşır suyu kullanılacaksa, her 1 litre suya 3 damla çamaşır suyu eklenerek yeterli klorlama sağlanır. %5 oranında klor içeren çamaşır sularından kullanılacak ise 1 ölçü çamaşır suyuna 4 ölçü su, %10 oranında klor içeren çamaşır suyundan kullanılacak ise 1 ölçü çamaşır suyuna 9 ölçü su katılarak ana çözelti hazırlanır. Genellikle ışığı geçirmeyen vidalı kapaklı cam şişelere konularak 15 gün süre ile kullanılır. İçilecek 1 lt suyun içerisine 3 damla damlatılarak 30 dakika bekletilir.
Kireç Kaymağı
Kireç kaymağının içerisinde %25 aktif klor bulunduğu varsayılmaktadır. Bir litre suyun içerisine iki çorba kaşığı (40 gr) kireç kaymağı katılır. Bu karışım 30 dakika dinlendirilir. Üstteki çözelti %1'Iik ana çözeltidir. Işıktan koruma sağlanırsa 15 gün saklanabilir. Bu çözeltiden bir litre suyun içine 3 damla katılır ve 30 dakika sonra kullanılabilir.
Suların Solar (Güneş ışığı ile) Dezenfeksiyonu
Elde hiçbir dezenfektan madde yoksa kullanılabilecek etkili bir yöntemdir. Sudaki patojenlerin güneş ışınlarında bulunan ultraviyole ile inaktive edilmesi esasına dayanır. Temiz plastik pet şişelerde sular güneş alan bir yere konur ve gün boyunca güneş ışığına bırakılır. Temiz su yardımı gelene kadar bu sular kullanılabilir.
Filtrasyonla Su Dezenfeksiyonu
Bazı evlerde bulunan su filtreleri de eğer çalışıyorlarsa temiz su temininde kullanılabilir.
Güvenli Su Kullanımında Dikkat Edilmesi Gerekenler
Güvenli gıdanın sağlanması ve tüketilmesinin amacı, bireylere gıda yoluyla hastalık bulaşmasını önlemektir. Gıda güvenliği sağlamada temel ilke yiyecek ve içeceklerin satın alınmasından tüketimine kadar geçen tüm aşamalarda hijyen ve sanitasyonun sağlanmasıdır. Bununla birlikte, gıdaların muhafaza edildiği ortamların temizliğine dikkat edilmelidir.
Yiyecekleri hazırlayacak kişiler, öncesinde ellerini su ve sabunla yıkamalıdır. Gıdaların hazırlandığı yüzeyler ve malzemeler temiz olmalı; sebze meyve dışındaki gıdalar iyice pişirilerek tüketilmeli ve güvenli ısılarda saklanmalı; çiğ gıdalar, pişmiş gıdalardan ayrı tutulmalı ve aynı yüzeylerle temas ettirilmemelidir.
Yaralar dikkatle incelenerek hasarı değerlendirilmelidir. Kontaminasyonun derecesi, yabancı cisim varlığı ve dokuların bütünlüğü gözden geçirilmelidir. Yeterli değerlendirme yapıldıktan sonra hızlıca yara yıkaması ve debridmanı yapılmalıdır. Yabancı cisimler tamamen uzaklaştırılmalı, dokular uygun şekilde debride edilmelidir. Kontamine yaralarda uygun debridmanların yapılması yara enfeksiyonu gelişme riskini önemli ölçüde azaltmaktadır. Yaranın yıkanması ve irrigasyonunda izotonik salin, distile su veya kaynatılıp, soğutulmuş su, dilüe edilmiş antiseptik solüsyonlar, steril su veya içilebilir/musluk suyu kullanılabilir. Dere, nehir ve deniz suları, yüksek kontaminasyon riski nedeniyle kullanılmamalıdır. %1’lik povidon iyot solüsyonunun enfeksiyon oranını azaltabileceğine yönelik bazı veriler bulunmaktadır. Deprem sırasında oluşan yaralar genellikle kontaminedir. Hızlıca müdahale edilemeyen yaraların riski daha yüksektir. Bu nedenle temizlenmeden kapatılan yaralar ciddi enfeksiyon riskine neden olur. Enfeksiyon riskini azaltmak için bu tür yaraların erken kapatılmaması, kapamanın geciktirilmesi önerilmektedir. Sadece yaralanmadan sonraki ilk 6 saat içinde uygun şekilde değerlendirilip, temizlenen, debride edilen yaralar primer kapatılabilir.
Çevresel ve bireysel hijyen sağlandığında oluşabilecek salgın boyutundaki hastalıkların önüne geçilebilmektedir. Özellikle ellerin su ve sabunla yıkanması fekal-oral yolla geçebilecek hastalıklardan koruyucu bir yöntemdir.
El hijyeni
Eller, öncelikle yemeklerden veya gıda hazırlamadan önce, tuvalete gittikten veya hapşırık, öksürükten sonra ve görünür kirlenme olması halinde olmak üzere sık aralarla su ve sabunla yıkanmalı, görünür kirlenme yoksa alkol içeren solüsyonlarla 20 sn ovuşturulmalıdır.
Ağız hijyeni
Mümkünse günde en az iki kez diş fırçalanmalıdır. Protez dişler, ılık suda iyice durulanmalı, mümkün olan en kısa sürede yeniden takılmalıdır.
Vücut ve saç hijyeni
Mümkünse gün aşırı duş alınmalı ve ölü deri, bakteri ve yağın cildinizden uzaklaşması için sabun kullanılması önemlidir. Saçların her gün, olası değilse günaşırı, en az haftada 2 kez yıkanmalı ve şampuan kullanımı saçlı deri yapılanması ve derinin tahriş eden yağ dengesi için önemlidir. Kulak temizliği parmağa dolanan bir el bezi ile sadece dış kulakta yapılmalıdır. Duşa ulaşılamadığı durumlarda ıslak bezler yardımı ile vücut hijyeni sağlanmalıdır.
Menstrual Hijyen
Bulaşıcı hastalıkların artabileceği afet döneminde kadınların adet hijyenlerine özen göstermeleri gerekmektedir. Kadınların yeterli miktarda hijyenik malzemelerine erişmeleri sağlanmalıdır. Pedlerin belirli aralıklarla değiştirilmesi ve genital hijyenin sağlanması için uygun alanlar (temiz tuvaletler) kullanılmalıdır. Yeterli miktarda su ve sabuna ulaşarak el ve vücut temizliğine dikkat edilmelidir.
Toplumsal cinsiyet açısından bakıldığında kadınlar; kriz anının getirdiği sıkıntılardan ve sağlık sorunlarından daha fazla etkilenmektedir. Kadınların cinsel sağlık ve üreme sağlık hizmetlerine erişimi normal zamanlarda olduğu gibi kriz durumlarında da sağlıklı bir şekilde sağlanmalıdır. Kadınların ve erkeklerin cinsel ve üreme sağlığı hizmetlerini içeren temel sağlık hizmetlerine erişimlerinin sağlanması gereklidir. Planlamalarda bu konu göz ardı edilmemelidir. Acil obstetrik bakım (doğum) ve yeni doğan bakım hizmetinin sağlaması ile anne ve yeni doğan ölüm ve hastalıkları önlenebileceği unutulmamalıdır.
Özellikle kadınların fiziksel güvenliğini sağlayacak tedbirler ele alınmalı, geçici yerleşim yerleri planlanırken sağlık kuruluşlarının kadınların kolayca yararlanabileceği şekilde dizaynı ve yerleştirilmesine önem verilmelidir. Sağlık tesislerinde güvenli alanlarda kadın ve erkekler için ayrı tuvalet, banyo ve el yıkama alanlarının oluşturulması sağlanmalıdır. Toplumsal cinsiyet kaynaklı her tür şiddetten kadınların korunması sağlanmalıdır.
Cinsel yolla bulaşan enfeksiyonların birçoğunda kanla geçişte söz konusudur. Hepatit B, Hepatit C, sifiliz ve HIV gibi enfeksiyonların geçişini önlemek için kanın güvenli kullanımı da önemlidir. Bunun için Dünya Sağlık Örgütü tarafından belirlenen kan transfüzyonu standart kriterlerine de dikkat edilmesi gerekmektedir.
Bağışıklama ile toplum sağlığı doğrudan olumlu yönde etkilenir. Özellikle salgın hastalıkların kontrolünde etkin bir yöntemdir. Afet durumlarında bağışıklama hizmetleri devam ettirilmesi büyük önem taşımaktadır. Özellikle afet bölgelerinde yaralanmalara karşı tetanoz aşılanmasına dikkat etmek gerekir. Tetanoz için riskli olan yaralar >6 saatten eski, yıldız şeklinde veya >1cm olan, gangren gelişmiş veya toz, toprak, tükürük veya dışkıyla kirlenmiş yaralardır. Kişinin aşılama durumu bilinmiyorsa ya da bireyin geçmişte üçten az tetanoz aşısı yapılmışsa tetanoz aşısının birinci dozu, iki ay sonra ikinci, 6-12 ay sonra da üçüncü dozu yapılmalıdır. En az üç doz aşısı olan ve son dozu 5 yıl içinde yapılmış kişilerde ek doz aşı gerekli değildir. Ancak aşısı 5 yıldan önce yapılmış olanlarda bir doz tetanoz aşısı yapılması önerilir.
Afet durumlarında bağışıklamada dikkat edilmesi gerekenler;
Bebek ve çocuklar afetlerden en çok etkilenen özel gruplardır. Bu grubun yeterli beslenmesi, büyüme gelişmeleri için çok önemli olması ile birlikte yaşamsal öneme sahiptir. Emziren anneler bebeklerini mutlaka emzirmeye devam etmelidir. Afet bölgesinde emziren kadının psikolojik ve fizyolojik nedenlerle süt salgısının azalması veya emziren annelerin yaşamını kaybetmesi sonucu 0-6 aylık bebeklere ayına uygun mamalar verilmelidir. Fakat mamaların hazırlanmasında özenli ve temiz davranılmalıdır. Mümkün oldukça sulandırılmaya ihtiyaç olmayan ayına uygun hazır mamalar kullanılmalıdır. 6. ay ve sonrasındaki bebek ve çocuklar için 2 yaş ve ötesine kadar anne sütü devam edilmesinin yanı sıra, yumurta, yoğurt, sebze ve kuru baklagil içerikli çorbalar, meyve püresi, muhallebi verilmelidir. 6. Aydan sonra bebek ve çocuklara ihtiyaçları kadar su verilmelidir. Suyun temiz olması ve temiz kaplar ile verilmesi çok önemlidir. Yumurta ve süt alerjik besin grubunda olduğu için 1 yaşına kadar sadece yumurta sarısı, 1 yaşından sonra tam bir yumurta ve inek sütü verilebilir. Ek gıda dönemindeki bebeklere demir, A ve D vitamin takviyesi verilmelidir. Bebek ve çocuk beslenmesinde bebeğin mevcut besin alerjisi olup olmadığı sorgulamalıdır. Verilen tüm besinler hazırlanırken ve verilirken hijyen kurallarına dikkat edilmelidir.
Anne sütü bebeklerin ihtiyaç duyduğu kalori ve besinleri bebek için sağlar. Bebeklerin ishal ve solunum yolu enfeksiyonları gibi hastalıklardan korunmasına yardımcı olur. Bu koruma, kirlenmiş su ve sağlıksız ortamların hastalık riskini artırabileceği afetlerde çok önemlidir.
Emzirme, afet durumunda en iyi ve güvenilir bebek besleme seçeneğidir. Stres altındaki anneler de bebeklerini başarı ile emzirebilirler. Akut strese bağlı anne sütünde azalma meydana gelebilir. Azalma durumunda dahi düzenli emzirme sürdürülürse 72 saatte süt salgısı yeniden artar.
Nasıl Emzirmeli?
El ile Süt Sağma
Süt Saklama
Dondurulmuş Anne Sütü
bir dondurucu, kısmen dolu bir dondurucudan daha uzun süre donmuş halde kalmaktadır.
mümkün olmayabilir. Acil bir durumda bir bebeği beslemenin en güvenli yolu emzirmedir.
Bir anne, afet veya hastalık salgını sırasında bir bebeği beslemenin güvenli bir yolu olarak yeniden emzirmek isteyebilir. Yeniden emzirme yani relaktasyon her zaman mümkündür. Bir anne, memelerini elle sağarak ve/veya doğrudan memeyi emzirerek sık sık uyararak yeniden süt verebilir veya süt üretimini yeniden sağlayabilir. Süt üretimi tekrar başladığında, sütün sık sık ve tamamen boşaltılması, sütün artmasına yardımcı olur. Emzirme birçok farklı faktöre bağlıdır ve bir emzirme danışmanı tarafından destek ve dikkatli izleme ile yeniden başlatılabilir.
Afet sürecinde çocuğa verilen bakımın amacı, çocuğun fiziksel ihtiyaçlarının karşılanması, güvenliğinin sağlanması ve çocuğu afetin sekonder etkilerinden korumaktır. Bu nedenle afetler sırasında bu farklılıklar dikkate alınarak bakım verilmeli ve iletişim kurulmalıdır. Çocukların fizyolojik özellikleri yetişkinlerden farklıdır. Bu farklılıkları nedeniyle özel bakıma gereksinimleri vardır. Afet gibi acil durumlarda yetişkin bireylere bağımlıdırlar ve kendi güvenliklerini sağlayamazlar. Baş etme becerileri henüz gelişmemiştir. Bu nedenle kendilerini ifade edemeyebilirler. Durumu anlamayabilirler. Her bir çocuğun afetten etkilenme düzeyi ve afete yönelik tepkileri bireyseldir. Afete bağlı ikincil kayıplar, yıkımlar ve ölümler, çocuğun bu durumdan etkilenme düzeyi, çocuğun afet dışında stresörlerinin olması, çocuğun baş etme becerileri, dirençliliği, gelişimsel düzeyi, mental sağlığı ve çocuğun duruma verdiği tepkiyi ve travmanın boyutunu belirler. Bu süreçte «çocukla kurulan etkili iletişim» bu travmatik deneyimin etkilerini azaltabilir.
Çocukların Afetlere Karşı Tepkileri
Bebeklik Dönemi (0-2 Yaş)
Okul Öncesi Dönem (2-6 Yaş)
Okul Çağı (7-12 Yaş)
Adölesanlar (13-18 Yaş)
Çocuklarla İletişim Kurarken
Çocuklarla iletişim kurarken sakin olunmalıdır. Kendinizi tanıtın. Çocuğun göz seviyesinde iletişime geçin. Çocukla iletişimde yaş dönem özelliklerini dikkate alın. Okul öncesi dönemde, dil ve düşünce özellikleri nedeniyle açıklamaları kısa, basit ve somut bir şekilde yapın. Hangi yaş grubunda olursa olsun iletişimin sözel olan ve olmayan ipuçlarını değerIendirin. Çocuklarla iletişimi başlatmak için aktif girişimlerde bulunun (Tanıdık olmayan bir kişiyle iletişime geçmek kaygılarını artırır).
Ani veya hızlı hareketlerden, geniş gülümsemelerden, uzun göz temasından ve tehdit edici olarak görülebilecek hareketlerden kaçının. İletişim sırasında çocuğa karşı abartılı ve aşırı duygusal tepkiler vermeyin. Cümlesini kesmeyin, sabırla dinleyin, cümlesini bitirmesi için acele ettirmeyin ya da cümlelerini tamamlamayın. Eğer çocuğu dinlemek için yeterli zamanınız yoksa bunu söyleyin. Dinlemek için uygun olan alternatif zamanla ilgili bilgi verin.
Çocuğun izni olmadan çocuğa dokunmayın, dokunmanız gereken işlem yapmanız gerekiyorsa izin alın. Çocuklara yaşanan afet durumuna ilişkin ne düşündükleri hakkında konuşma fırsatı verin. Onları endişelerini paylaşmaya ve soru sormaya teşvik edin. Üzüntü, kaygı, korku öfke gibi duygularını ifade edebilecekleri güvenli bir ortam oluşturun. Özel gereksinimi olan çocukların diğer çocuklara göre daha yoğun sıkıntı, endişe veya öfke yaşayabileceklerinin ve gereksinimlerinin farklılık gösterebileceğinin farkında olun.
Tıbbi İşlemler Sırasında
Çocuğa bakım verirken yapılan işlemlere ilişkin açıklama yapın. Çocuğun ailesinden veya yakınları yanındaysa, bakıma katılabilecek durumda ve istekliyse sürece dahil edin. Çocuğa bakım verilen ortamı çocukta ek bir stres yaratmayacak şekilde düzenleyin. Bakım verilen ortamda çocukların depreme ilişkin görsellere ve videolara maruz kalmasını azaltın. Tıbbi bakım ve tedavi ile ilgili açıklamaları, destekleyici bir şekilde ve işlemin olumlu yönünü vurgulayarak yapın. Çocuklarda sakat olma korkusu nedeniyle "kesme ve kanama" gibi kelimelerin kullanılmamasına dikkat edin. Belirsiz güvenceler, klişe ve otomatik yanıtlar kullanmayın (“Her şey düzelecek merak etme” ya da “Korkma, endişelenme” gibi). Çocuğu potansiyel olarak ağrılı prosedürlerden önce hazırlayın, ancak ağrı fikrini "ekmekten" kaçının. Mümkün olduğunda "ağrısız" tanımlayıcılar kullanın (örn. "Yanan bir ağrı" yerine "Sıcak gibi hissettiriyor”).
‘’Anormal durumlara verdiğimiz normal tepkiler” (Judith Herman)
Psikolojik ilk yardım, afet ya da toplumsal olaylar sonrası uygulanan psikososyal hizmetlerin en erken aşaması olarak konumlanmaktadır. Olaydan etkilenen kişilerin güvenlik, sağlık gibi temel gereksinimlerinin karşılanması ve psikolojik ilk yardım verilmesi, akut dönemde önerilen müdahalelerdendir. Bu müdahaleler, aşağıdaki gibi özetlenmiştir.
Bilgi-Güven- Şefkat Verin:
Normalleştirin:
Örnek: “Bunlar olağanüstü bir duruma bir ruhsal travmaya verilen normal, sağlıklı tepkilerdir. Böyle ağır bir durumdan sonra yemek yemek, rahat rahat uyumak daha tuhaf olabilirdi, bunların geçmesi için kendinize zaman tanıyın’’
Örnek: Ağrıyı sorgularken, bireyin, fizyolojik ihtiyaçları göz ardı edilmeden, ağrısı olabileceği düşünülerek, ‘’Bedensel açıdan iyi misiniz? Olay sırasında olayın merkezinde miydiniz? Kanayan bir yeriniz oldu mu? Ağrıyan sızlayan bir yeriniz var mı? Hareket ederken güçlük çekiyor musunuz?’’ sorulmalıdır.
Dinleyin:
Örnek: ‘’Çok korkutucu bir deneyim olmuş, bu deneyimi yaşamak zor olsa gerek, şu anda güvendesiniz, sizin için bu alanı düzenledik, herhangi bir sıkıntı duyduğunuzda iletin.’’
Umut Aşılayın:
İhmal Etmeyin/Etik İlkelere Uyun:
TRAVMAYA FİZYOLOJİK YANIT VE HASTANIN DEĞERLENDİRİLMESİ
Travma, dış kuvvetlerin etkisiyle vücutta meydana gelen hasardır. Travma nedeniyle her yıl çok sayıda insan yaralanmakta, yaşamını yitirmekte ya da günlük yaşam aktivitelerini sürdüremeyecek düzeyde sakatlıklarla yaşamak zorunda kalmaktadır.
Travmaya bağlı ölümlerin birçoğu, önlenebilir nedenlere bağlı olarak meydana gelmektedir. Hemşirelerin travmaya karşı organizmada gerçekleşen mekanizmaları bilmesi, anlaması ve bu durumlara karşı bakımı planlaması ve girişimlerini uygulaması planlı bir travma yönetiminin gerçekleştirmesini sağlayacaktır.
Doku yaralanması hem sempatik sinir sistemini hem de hipotalamusu harekete geçirerek hipofizden çeşitli hormonların salınmasına yol açar. Bu tepki sırasında başta adrenalin ve kortizol olmak üzere yüksek miktarda stres hormonu salınır, ancak glukagon, büyüme hormonu, antidiüretik hormon (ADH) ve aldosteron gibi diğer hormonların seviyeleri de artar. Şekil 1’de travma durumunda hormonal değişiklikler ve Şekil 2’de travmaya fizyolojik yanıt ve organizmaya etkileri yer almaktadır.
Şekil 1: Travma Durumunda Hormonal Değişiklikler
Travmada hastasının değerlendirilmesi organize ve sistematik bir yaklaşımı gerektirir. Bu aşamada hemşire, doktor ve destek personeli birlikte çalışmalı ve etkili bir şekilde iletişim kurmalıdır. Kazazedenin değerlendirilmesinin amacı, acil yaşam tehditlerini belirlemek ve
hastayı stabilize etmektir. Birincil değerlendirme ve ikincil değerlendirme olmak üzere iki aşamada gerçekleştirilir.
Şekil 2: Travmaya Fizyolojik Yanıt ve Organizmaya Etkileri
Yaralının ilk değerlendirilmesindeki amaç, hayatı tehdit eden herhangi bir sorunu saptayarak buna yönelik müdahalede bulunmaktır. ABCDE prensibine göre hasta değerlendirilir.
Hava yolu obstrüksiyonu, travması olan kazazedede önemli, önlenebilir bir ölüm nedeni olduğu için birincil değerlendirmenin ilk adımıdır.
Bilinci açık hastanın hava yolunun değerlendirilmesi, hastayla konuşmakla başlar. Açıkça ve uygun şekilde yanıt verip vermediklerini değerlendirmek için hastaya ismi sorulmalıdır. Bu, hava yolunun açıklığının değerlendirilmesine yardımcı olacaktır.
Hava yolu değerlendirmesi ayrıca hastanın görsel muayenesini de içerir. Solunum sıkıntısı belirtileri (hırıltılı solunum, siyanoz, yardımcı solunum kaslarının kullanılması) ve anormal sesler açısından hasta değerlendirilmeli, yüzü, ağız boşluğu ve boynu incelenmeli ve ayrıca boynu ve yüzü palpe edilmelidir. Havayolu tıkanıklığı yapabilecek yüz, mandibula, trakea ve larinks kırıklarının olup olmadığı kontrol edilmelidir.
Havayolu açıklığını sağlamak için çene kaldırma ve çene itme manevraları kullanılabilir. Oral veya nazal airway gibi basit havayolu cihazları kullanmak gerekir.
Tüm travma hastalarında aksi ispatlanıncaya kadar spinal travma varlığı kabul edilerek servikal vertebranın korunmasına dikkat edilmeli ve erken dönemde boyunluk ile immobilizasyon sağlanmalıdır.
Hastanın hiç solunumu yoksa, hava yolu açıklığı korunamıyorsa, Glasgow koma skoru 8 veya altında ise ve yüksek konsantrasyonda oksijen verilmesine rağmen oksijen satürasyonu
%90’nın altında ise endotrakeal entübasyon işlemi yapılmalıdır.
Havayolu açıklığından emin olunduktan sonra yaralının solunum değerlendirilmelidir. Solunum hızı, derinliği ve şekli gözlemlenir. Hastanın göğsü travma açısından görsel olarak incelenir. Yelken göğüs, delici yaralanma veya trakeal sapmayı gösteren paradoksal göğüs hareketleri açısından yaralı değerlendirilir. Akciğer sesleri dinlenir. Krepitasyon açısından göğüs palpe edilir. Hastanın oksijen satürasyonu değerlendirilir. Hastada tansiyon pnömotoraks belirtileri varsa, acil iğne dekompresyonu veya göğüs torakostomisi yapılmalıdır. Göğsün ultrason veya röntgen görüntülemesi fizik muayeneye ek olarak düşünülmelidir.
Dolaşımın değerlendirilmesi, kanama kontrolüne ve yeterli perfüzyonun sürdürülmesine odaklanır. Kanama, travmada önlenebilir ölümün en yaygın nedeni olarak belirlenmiştir. Hastanın bilinç düzeyi, cilt rengi ve nabızları dikkatli bir şekilde kontrol edilmelidir. Nabız kontrolü karotis ve femoral arterler üzerinden yapılabilir. Vücut dışına şiddetli kanamalar ilk değerlendirme sırasında kontrol altına alınmalıdır. Kanama kontrolünde öncelikle direkt bası uygulanmalıdır. Hastada şok varlığı araştırılmalıdır. İç kanama bulguları açısından dikkatli olunmalı ve sürekli gözlem yapılmalıdır. Travma hastalarında yeterli intravenöz (IV) erişiminin sağlanması da kritik öneme sahiptir. İntravenöz katater yerleştirilerek damar yolu açıklığı sağlanmalıdır. Mümkün olan en kısa sürede kardiyak monitörizasyon yapılmalıdır.
Hava yolu, solunum ve dolaşım değerlendirildikten ve stabilize edildikten sonra, hastanın nörolojik fonksiyonu değerlendirilmelidir. Burada hastanın bilinç durumu, pupil büyüklükleri, ışık reaksiyonları ve motor güç kaybı olup olmadığı değerlendirilir. Hastanın bilinç durumu değerlendirilirken AVPU (Şekil 3) ve Glasgow Koma Skalasına (Şekil 4) bakılır.
A |
Alert |
Uyanık |
V |
Verbal |
Sözlü uyarana yanıt |
P |
Pain |
Ağrılı uyarana yanıt |
U |
Unresponsive |
Yanıtsız |
Şekil 3: AVPU Skalası
Göz açma |
Puan |
Sözel Yanıt |
Puan |
Motor Yanıt |
Puan |
Spontan açık |
4 |
Oryante |
5 |
Emirlere uyuyor |
6 |
Konuşma ile |
3 |
Konfüze |
4 |
Ağrıyı lokalize ediyor |
5 |
Ağrı ile |
2 |
Uygunsuz kelimeler |
3 |
Ağrıya çekiyor |
4 |
Açmıyor |
1 |
Anlamsız sesler |
2 |
Ağrıya fleksiyon yanıtı |
3 |
|
|
Yanıt yok |
1 |
Ağrıya ekstansiyon yanıtı |
2 |
|
|
|
|
Yanıt yok |
1 |
Şekil 4: Glasgow Koma Skalası
Birincil muayenenin beşinci ve son adımı travma belirtilerini değerlendirmek için tüm giysilerin çıkarılmasını içerir. Bu aşamada, hipotermi çoklu organ yetmezliğine yol açabileceğinden hastayı sıcak tutmayı unutmamak önemlidir.
ABCDE basamakları Şekil 5’te özetlenmiştir:
İşlem Sırası |
Açıklama |
Havayolu |
|
Solunum |
|
Dolaşım |
|
Kısa Nörolojik Bakı |
|
Elbiselerin Çıkarılması ve Ek Yaralanmaların Tanınması |
|
Şekil 5: ABCDE Basamakları
Hasta/yaralının yaşamını tehdit eden herhangi bir sorunu yoksa, yaralıyla görüşerek ve onu baştan ayağa muayene ederek kişinin hastalığının veya yaralanmasının doğası hakkında ek bilgiler toplanır. Buna ikincil değerlendirme denir. Bu süreçte ilkyardımcının yaklaşımı kişinin yaşına ve her türlü özel duruma (engelli, çocuk, yaşlı, yabancı vb.) uygun olmalıdır.
İkincil değerlendirme iki adımdan oluşur:
Görüşme sırasında şu bilgiler sorulur:
Görüşme sonrasında hasta /yaralı baştan ayağa sistemli, düzenli bir şekilde muayene edilmelidir. Vücudun her bir bölümü muayene sırasında; kanama, kesik, yanık, morarma, şişlik ve deformitede dahil olmak üzere tüm travma belirti ve bulguları açısından değerlendirilmelidir.
Kişinin ağrısı varsa veya vücudunun bir bölümünü hareket ettiremiyor ise not alınmalıdır. Ayrıca hasta/yaralının derisinin durumu (soluk, nemli, soğuk, sıcak vb.) değerlendirilmelidir. Baştan ayağa muayene sırasında ilkyardımın ABC'si ve kişinin yaşam bulguları izlenmeye devam edilmelidir.
Not: Baş, boyun veya omurga yaralanmasından şüpheleniliyorsa, kişiden hareket etmesi ve ağrı ve rahatsızlığa neden olan herhangi bir vücut bölgesini hareket ettirmesi istenmemelidir.
Baştan ayağa muayene Şekil 6’da anlatılmıştır:
İşlem Sırası |
Açıklama |
Baş ve Boyun: |
Travma belirti ve bulguları açısından kafa derisi, yüz, kulaklar, gözler, burun, ağız ve boyun muayene edilir. |
Omuzlar: |
Omuzlar travma belirti ve bulguları açısından değerlendirilir. |
Göğüs kafesi ve abdomen: |
Travma belirti ve bulguları açısından göğüs kafesi ve abdomen muayene edilir. Kişinin bilinci açıksa, göğüs kafesinin muayenesini kolaylaştırmak için nefes alması istenerek (ağrıya neden olmuyorsa) herhangi bir anormallik olup olmadığı değerlendirilir. |
Kalça: Bacaklar ve ayaklar: |
Kalça bölgesi travma belirti ve bulguları açısından değerlendirilir. Kişiye bu bölgede ağrısı olup olmadığı sorulur. Not: Kalçada travma söz konusu ise; bu bölgeye dokunmak daha ciddi yaralanmalara neden olabilir ve mevcut durumu kötüleştirebilir. Bu nedenle muayene sırasında bu alana dokunulmamalıdır. Her bir bacak ve ayak travma belirti ve bulguları açısından teker teker muayene edilir. Kişiden ayaklarını ve ayak parmaklarını oynatması istenir |
Kollar ve eller: |
Travma belirti ve bulguları açısından her bir kol ve el teker teker muayene edilir. Kişiden ellerini ve parmaklarını hareket ettirmesi istenir. |
Şekil 6: Hasta/yaralının baştan ayağa muayene edilmesi
Kompartman sendromu nedir? Kompartman sendromu (KS) gerçek bir ortopedik cerrahi acildir. KS, travma nedeniyle gelişen ödem ve kanamanın vücut boşluklarında birikerek; sinir, kas, vb. yapılara basınç uygulaması, perfüzyonun bozulması ve iskemi gelişmesi sonucu dokularda fonksiyonel kayıp ile karakterize patolojik durumdur.
Kompartman sendromunun en sık görüldüğü anatomik alanlar: KS en sık bacak ve önkolda görülmesine rağmen, el, üst kol, deltoid, kalça, uyluk, baldır ve ayak dahil olmak üzere ekstremitelerin herhangi bir fasiyal kompartmanında ortaya çıkabilir.
Fizyopatolojik süreç: Tanımlanmış bir fasyal boşluk içindeki basınç arttıkça, venöz çıkış azalır, arteriyel basınç kompartman basıncının üstesinden gelmek için yeterli olmadığında arteriyoller kollabe olur ve lokal hipoksi oluşur. Basitçe venöz kan dışarı çıkamaz ve oksijenli arteriyel kan içeri giremez, bu da hipoksiye ve doku ölümüne neden olur. Bu hücre ölümü, artan kılcal geçirgenliğin kısır döngüsünü başlatır ve bu da şişmede daha fazla artışa yol açar.
Belirtiler: Ayak veya bacakta ağrı, şişme, karıncalanma ve hissizlik, bacağın alt kısmında ve ayak bileğinde ya da ayakta güçsüzlük, etkilenen alanda ısı artışı, ayak düşmesi, ayak başparmağı fleksiyona geldiğinde veya dokunulduğunda ağrı oluşması, nabız alamama ve ciltte solgunluktur. Literatürde 5P/6P bulgusu (ağrı, nabız, ciltte solgunluk, parestezi, paralizi / basınç hissi) olarak tanımlanır.
Belirtilerin ortaya çıkma zamanı: Bozulmuş perfüzyonun başlamasını takiben, doku uzlaşmasının mikroskobik bulguları 2 saat gibi kısa bir süre içinde görülebilir. Klinik belirtilere yol açan değişiklikler 2-4 saat içinde, sinir dokusu ve iskelet kasında geri dönüşü olmayan değişiklikler ise 6 saat gibi kısa bir sürede ortaya çıkabilir. Tedavideki gecikmeler, sadece birkaç saat için bile olsa, en sonunda amputasyonu gerektirebilecek ciddi ve geri dönüşü olmayan morbidite ile sonuçlanabilir. Erken fasyotominin daha iyi sonuçlarla ilişkili olduğu gösterilmiştir ve bir KS’dan şüphelenildiğinde acil olarak gerçekleştirilmelidir.
Depremde kompartman sendromu etiyolojisi: Depremde göçük altında kalan bireylerdeki KS’nun etiyolojisinde travmatik yaralanma, kırıklar ve crush yaralanması yer almaktadır:
Tedavi: Kırığı olan ekstremitenin immobilizasyonu, inflamasyonun kontrol altına alınması, cerrahi dışı yöntemler (Fizik tedavi, germe, uygun ayakkabının sağlanması, nonsteroidal antiinflamatuar ilaç kullanımı, ortostatik araçlar vb.) önceliklidir. Cerrahi tedavide parsiyel veya tam fasyotomiyle dekompresyon sağlanır. Yara genişse kas ve deri grefti yapılabilir. Akut KS’nda fasyotomi en iyi tedaviyken, geç KS ve ezilmeye bağlı kas zedelenmesinde fasyotomiden sakınmak gerekir.
Hemşirelik bakımı: Saat başı ya da daha sık olacak şekilde nörovasküler tanılama (NVT) yapılmalıdır çünkü travma ya da ameliyat sonrası 4-12 saat içinde kas iskemisi gelişebilir. 5P/6P bulgusunu yakından izlemeli, analjeziklere yanıt vermeyen ağrı, duyu kaybı ve hareketsizlik izlenmelidir. Saat başı, gerektiğinde daha sık ağrı tanılama yapılır. Ağrının davranışsal göstergelerine dikkat edilmesi, pasif hareketle kaslarda rijidite varlığının saptanması önemlidir. Ekstremiteler asla elevasyona alınmamalıdır. Ekstremite nötral pozisyonda tutulmalıdır. Kompartman basıncı arttığında, ekstremitenin elevasyonu arteriyel akımı engelleyerek perfüzyonu azaltmaktadır. KS geliştiğinde soğuk uygulamadan kaçınılması, atelin gevşetilmesi, kan basıncının normal seviyede tutulması, böbrek fonksiyonları dikkate alınarak kolloid veya kristaloit sıvıların ve mannitolün kullanılması, kan bileşiklerinin uygulanması ve ameliyat hazırlıklarının yapılması önemlidir.
Fasyotomi sonrası hemşirelik bakımı: Ağrı kontrolü, NVT, greft varsa dokunun kanlanmasının izlenmesi, tedavinin uygulanması, 24-48 saat antibiyotik tedavisi, yara bakımı, yara yeri enfeksiyonunun önlenmesi, fasyotomi sonrası ekstremitenin elevasyonu, hastanın beslenmesi, AÇT yapılması, immobiliteye bağlı komplikasyonların önlenmesi, aktif ve pasif hareketleri yapmasına yardımcı olması gerekir. Taburculuk eğitiminde; NTV’de normalden sapma belirti ve bulguları öğretilmeli, kontrollere gitmesi söylenmeli ve patolojik bulgularda hekime başvurması gerektiği açıklanmalıdır.
|
|
|
|
Ekstremitede bulunan atel gevşetilir |
Ekstremitelere soğuk uygulamadan kaçınılır |
|
|
Böbrek fonksiyonları dikkate alınarak doktor istemine göre kolloid veya kristalloid/mannitol gibi sıvıların ve kan bileşikleri uygulanır |
Fasyotomi sonrası bakım uygulanır |
Ağrı kontrolü yapılır |
Fasyotomi sonrası ekstremitenin elevasyonu sağlanır |
|
|
|
|
|
|
|
|
|
Yaralanan hastalar arasında olasılıkla önlenebilir ölümün önde gelen nedeni kontrol edilemeyen post travmatik kanamadır. Travmadan sonraki dakikalar/saatler içerisindeki dönem altın saatler olarak tarif edilir ve bu dönemde abdominal organ yaralanmaları, pelvis, femur kırıkları gibi hemoraji ile birlikte olan ve geri döndürülebilir nedenlerle ölümler tüm travma ölümlerinin yaklaşık %30’undan sorumludur. Hastaya müdahale süresi hayati önem arz ettiğinden; algoritmalar daha kısa sürede verimli, güvenilir, daha az kompleks ve daha hızlı bir müdahale imkânı verir.
ÖYKÜ
MUAYENE
KANAMA
•Yaralanma ve kanama kontrolü arası süre en aza indirilmeli (1A)
Lokal Kanama
•Damar yolu açıklığını sağla
•Monitörizasyon sağla
•Ağrı kontrolü
Açık Ekstremite Yaralanması
|
Crush (ezilme) sendromu; ezilme biçiminde yaralanma, uzun süreli sıkışma ve hareketsizlik sonucunda ortaya çıkmaktadır. Belirgin doku zedelenmesi ve kas nekrozu vardır. Kasların aşırı derecede ezilmesi, hızlı ve etkili bir tedavi uygulanmadığı durumda ölümle sonuçlanabilecek bir sürece ilerleyebilmektedir. Majör yaralanma, kaza ya da doğal afet sonrası travmatik ani ölümden sonra en sık 2. ölüm nedeni crush (ezilme) yaralanmalarıdır. Hastalardaki tipik lokal bulgu kompartman sendromudur; özellikle alt ekstremitelerde belirgindir. Diğer lokal bulguları ise travma bölgesinin nörovasküler muayenesinde 6P bulgularından biri ya da birkaçının pozitif olmasıdır. 6P bulgusu; ağrı (pain), basınç artışı (pressure), parestezi (paresthesia), nabızsızlık (pulselessness), parezi (paresis) ve solukluk (pallor)’tur. Hastalardaki sistemik bulgular ise tablonun öncelikle etkilediği organ ve sisteme göre farklılık göstermektedir. En sık rastlanılan bulgular hipotansiyon, şok, kalp ve solunum yetersizlikleri, dissemine intravasküler koagülasyon, elektrolit imbalansı ve özellikle de akut böbrek hasarıdır. Depremlerde travmanın doğrudan etkisinin ardından gerçekleşen en sık ölüm nedenlerinden biri de Crush Sendromudur. Bu nedenle bir an önce tedavinin başlanması gerekmektedir.
Kişinin enkazdan çıkarılma süresini kurtarma ekibi ile planlayın.
Kurtarılma süresi 2 saatten uzun sürerse verilen sıvı miktarını 0,5 L/s olacak şekilde azaltın.
Verilecek sıvının miktarını ve hızını belirlerken kişinin yaşı, kilosu, travmanın ağırlığı, etkilenen alan ve idrar çıkışını değerlendirin.
Kurtarılma sonrası sıvı verilmesine devam edin ve aldığı çıkardığı sıvı miktarını yakından izleyin.
Hastayı en kısa sürede bir sağlık kuruluşuna ulaştırın, bilgilerinin ve durumunun ayrıntılı teslimini yapın.
Hastanın tiriyajını yapın ve vital bulgularını kontrol edin.
Hiperpotasemi için labaratuvar sonuçlarını alıncaya kadar EKG bulgularına bakın ve tedaviye başlayın.
Potasyum içeren sıvılar (Kadalex, Isolyte, Ringer Laktat vb.) akut böbrek hasarına yol açabileceğinden kesinlikle kaçının.
Tetanoz ve antibiyotik profilaksisini unutmayın.
Cerrahi müdehale (fasyotomi, amputasyon vb.) için hasta hazırlığı ve teslimini yapın.
Her aşamada hasta ile ilgili yapılanları kaydedin.
Postoperatif dönem sonrası hastayı pulmoner, kardiyak, enfeksiyon, nörolojik, hematolojik komplikasyonlar, Akut Böbrek Hasarı ve kompartman sendromu açısından belirti ve bulguları yakından takip edin gerekli tedavi ve bakımı hızla uygulayın.
Crush yaralanmalarda görülen ağrılar için analjezi sağlarken böbrek hasarına neden olabilecek analjeziklerden kaçının
Depremlerde ekstremiteler genellikle enkaz altında kalarak yaralanır. Bu yaralanmaların varlığında tedavinin amacı hayatı kurtarmak ve ekstremitenin fonksiyonlarını korumak veya geri döndürmektir. Ezilme yaralanması olan hastalarda yaygın doku nekrozlu ve ciddi travmatize ekstremiteler dolaşıma myoglobin ve potasyum geçmesine sebep olmaktadırlar. Ayrıca, infeksiyon kaynağı olarak sepsis ve ölüme yol açabilmektedirler. Bu durumlarda amputasyon hayat kurtarıcıdır. Afetzedelerde amputasyon sıklığı %2.9 ile %58.6 arasında değişmektedir. Amputasyon kararı için her hasta ayrı olarak değerlendirilmelidir.
Yara yeri;
-koku, pürülan akıntı, nekroz varlığı yönünden değerlendirilmeli
Yara yeri kanama riski yönünden izlenmeli;
-yaşam bulguları ve laboratuvar bulgularının takibi yapılmalı
-pansumanlar kontrol edilmeli
Dren takibi yapılmalı;
-dren yerinde mi? çalışıyor mu? drenden gelen sıvı miktarı rengi kontrol edilip kaydedilmeli.
Amputasyon sonrası bakım
Enfeksiyon belirti ve bulguları gözlenir;
-hastanın ameliyat bölgesi, enfeksiyon belirti ve bulgularına (ateş̧, şişlik, kızarıklık) yönelik olarak değerlendirilmeli
-yaşam bulgularının takibi yapılmalı
-hekim isteminde yer alan antibiyotik tedavisi uygulanmalı
-Serum albümin seviyesi 3,5 g/dl’nin üzerinde olmalı,
-Total lenfosit sayısı 1500 hücre/mikrolitrenin üzerinde olmalı
-Total protein 6.2 g/dl’nin üzerinde olmalı
-Hemoglobin seviyesinin 11 g/dl’nin üzerinde olmalı
Güdük bakımı yapılmalı;
-ödem ve kanama bulguları kontrol edilmeli,
-ekstremitenin çevresi 8 saatte bir ölçülmeli,
-ekstremitede nörovasküler değerlendirme yapılmalı,
-pansuman değişiminden önce yeterli analjezi sağlanmalı,
-pansumanlar çok sıkı ya da çok gevşek olmamalı
-güdük 24-48 saat bir yastık üzerinde tutulmalı
-güdüğün aşağı doğru sarkmaması sağlanmalı
-1 saatten fazla aynı pozisyonda kalmamalı
Ödem gelişimi önlenmeli;
-2 saat aralıklar ile pozisyon değişimi yapılmalı
Ağrı değerlendirilmeli;
-fantom ve güdük ağrısı ayırt edilmeli Kan şekeri takibi yapılmalı
Sıvı elektrolit dengesi takibi yapılmalı;
- yeterli sıvı alımı sağlanmalı
Düşme riskinin önlenmesine yönelik gerekli önlemler alınmalı;
-yatak korkulukları kaldırılmalı
Emosyonel açıdan destek olunmalı, her türlü soru ve iletişim için güvenilir ortam sağlanmalı
Kırık, anatomik olarak kemik bütünlüğünün kısmen veya tamamen bozulmasıdır. Genellikle düşmeler, trafik kazaları, doğal afetlere bağlı yaralanmalar gibi vücuda doğrudan ya da dolaylı olarak darbe alınması sonucunda kırık gelişmektedir. Majör travmalar dışında uzvun aşırı kullanımı, tekrarlayan hareketler ve osteoporoz gibi nedenlerle de kırık meydana gelmektedir. Travma çoğu zaman sadece kırığa neden olmakla kalmayıp, kemiğe komşu dokularda da (yumuşak doku, kan damarları, sinirler, organlar vb.) değişik derecelerde ve şekillerde lezyonlara ve yaralanmalara neden olmaktadır. Bu nedenle kırığın tedavi ve bakımında komşu doku ve organlarda oluşan yaralanmalar ile travma nedeniyle ortaya çıkabilecek komplikasyonları beraber ele alarak çok boyutlu düşünmek gerekmektedir. Kırık sonrası sık görülen belirti ve bulgular; ağrı, hassasiyet, kanama, ekimoz, krepitasyon, ekstremite boyunda değişiklik, şekil bozukluğu ve fonksiyon bozukluğudur. Kırıklara müdahale ne kadar kısa sürede yapılırsa sağ kalım oranları o ölçüde artmaktadır. Kırığı olan hastaların tedavi ve bakımında temel amaç; enfeksiyonları ve malunionu önleyerek ekstremite fonksiyonlarının geri kazandırılmasıdır.
Aşağıdaki algoritmada kırık/kırık şüphesi olan hastaların ilk müdahalesi ve ardından tedavi ve bakımı ile ilgili basamaklar açıklanmıştır.
Tedavi ve bakım uygulamaları için hazırlık yapın |
|
Birincil bakı ve vital bulguların kontrolü |
|
İhtiyaç varsa resusitasyon yapın |
|
İkincil bakı |
|
Yeniden değerlendirme |
|
Kesin tanı ve tedavi |
|
Debridman ve kırık redüksiyonu için hastayı hazırlayın |
|
Cerrahi müdahale yapılacaksa hastayı ilgili birime teslim edin |
|
Postoperatif komplikasyonları önleyin |
|
Her aşamada hasta ile ilgili yapılanları kaydedin |
|
Dünya çapında ölüm nedenleri arasında üçüncü sırada yer alan travma yaralanmaları; lokal ya da genel doku harabiyeti olarak adlandırılmakla beraber kimyasal, mekanik, termal ve elektriksel enerjiye maruz kalma sonucunda meydana gelmektedir. Dokuya çevreden enerji transferi ile gerçekleşen bu yaralanmalar; künt ve penetran travma sonucu oluşmaktadır. Künt travma; enerjinin etkilediği alanda ve transfer olan enerjinin yayıldığı alandaki dokuları etkilemektedir. Penetran travma ise; doğrudan enerjiye maruz kalan dokuyu etkilemektedir.
Yoğun künt yumuşak doku travması; büyük depremler, yıkılan binalar, trafik kazaları, yüksekten düşmeler ve ezilme yaralanmaları sonrasında meydana gelebilir. Yaralanmalar kapalı, açık veya her ikisi birden olabilir. Ateşli silahlı yaralanmalar gibi yüksek hızlı mermi yaralanmalarını kapsayan penetran yaralanmalar sonucu geniş yumuşak doku travması oluşabilir. Şiddetli yumuşak doku travması çoğunlukla sistemik komplikasyonlar, lokal doku kaybı, enfeksiyonlar ve uzuv kaybı ile ilişkilidir.
Yumuşak doku yaralanmaları; kemik, eklem ve kıkırdağın dışında kas, tendon, tendon kılıfı, ligament, sinir ve bursaların ağır egzersiz, aşırı aktivite veya uzun süreli fiziksel etkenlere maruz kalınmasıyla ortaya çıkan ağrılı durumlardır ve kırıkların varlığında kaçınılmazdır. Bu hasar; kırığı oluşturan darbenin yumuşak dokuları ezmesi sonucunda oluşur. Yaralanmanın şiddeti, oluş biçimi ve süresi oluşacak hasarın derecesini belirler.
İngilizce bir kısaltma ile tanımlanan RICE protokolü 1978 yılında Mirkin ve Marshal tarafından tanımlanmış ve kısaltmanın önüne arkasına veya arasına yapılan çeşitli eklemelerle farklı modifikasyonlara (PRICE, PRINCE, HI-RICE, PRICES vs.) sahip olmuştur. Yine de tüm modifikasyonların içinde RICE komponenti yaklaşık 45 yıldır tüm dünyada hemşireler, doktorlar ve fizyoterapistler tarafından kullanılmaktadır.
R (Rest): İstirahat, I (Ice): Buz uygulama, C (Compression): Baskı, E (Elevation): Yükseğe kaldırma, P (Protection): Koruma, N (NSAIDs): Nonsteroid sınıfı ağrı kesiciler, S (Support): Destek, HI (Hydration-Ibuprofen): Sıvı desteği ve ibuprofen tedavisi
Tarih boyunca soğuk, ılıman ve hatta subtropikal bölgelerde meydana gelen hipotermi doğal afetlere eşlik etmiştir. Doğal afetler, türümüzün başlangıcından beri insanoğlu için önemli bir sorun olmuştur. Modern insan 60.000-70.000 yıl önce Afrika'dan yayıldığından beri soğuğa karşı barınak, giysi ve ateşle korunmak zorunda kalmıştır. Doğal afetler, tüm kişisel eşyaları ve altyapıyı yok edebilir ve insanları zorlu ortamlardan korunma olasılığından mahrum edebilir. Bunun bir sonucu olarak hipotermi nedeniyle ölüm görülebilir. Her yıl milyonlarca deprem meydana gelmektedir. Çoğu küçüktür ve zarar vermez. Depremlerde ölenlerin %80'den fazlası Çin, Japonya, Pakistan, Türkiye, eski SSCB ülkeleri, Peru, Şili ve İtalya'dadır. Depremler ve tsunamiler hızlı başlayan felaketlerdir. 1994'ten 2013'e kadar, depremler tahminen 1,35 milyon kişinin ölümünden ve tahminen 218 milyon insanın yerinden edilmesinden sorumlu olmuştur.
Deprem ve tsunaminin neden olduğu hipotermi kurbanlarda, genel olarak, evlerinin çökmesi veya altyapının hasar görmesi sonucu soğuğa kademeli olarak maruz kaldıktan sonra gelişir. Hipoterminin gelişme olasılığı, ortam sıcaklığı düştükçe artar ve rüzgârın neden olduğu konvektif ısı kaybı ve ıslak giysilerden buharlaşarak ısı kaybı artar. 18 0C'den daha soğuk suyla karşılaşıldığında hipotermi riski artar.
Yapılan bir çalışmada Japonya’nın Miyagi Eyaletinde yaşanan depremde hipotermi gelişen ve depremden sonraki 24 saat içinde hastaneye getirilen ve hafif hipotermi potansiyeli olan hastalarda olumlu tedavi sonuçları alınırken, depremden 24 ila 72 saat sonra tedaviye başvuran hastaların sonuçlarının daha kötü olduğu belirtilmektedir.
Hipotermi vücudunuz ısı üretebileceğinden daha hızlı ısı kaybettiğinde ortaya çıkan ve vücut sıcaklığının tehlikeli derecede düşük olmasına neden olan tıbbi bir acil durumdur. Normal vücut ısısı yaklaşık 37 0C’dir. Hipotermi vücut sıcaklığının 35 0C’nin altına düştüğünde meydana gelir. Vücut ısısı düştüğünde kalp, sinir sistemi ve diğer organlar normal çalışamaz. Tedavi edilmediği takdirde, hipotermi kalp ve solunum sisteminin tamamen bozulmasına ve sonunda ölüme yol açabilir. Hipotermiye genellikle soğuk havaya maruz kalma veya soğuk suya daldırma neden olur. Hipotermi için birincil tedaviler, vücudu tekrar normal bir sıcaklığa ısıtmak için kullanılan yöntemlerdir.
Hipotermisi olanlar genellikle durumunun farkında değildir çünkü semptomlar genellikle yavaş yavaş başlar. Ayrıca, hipotermi ile ilişkili bilinç bulanıklığı düşünme ve farkındalığı engeller. Bilinç bulanıklığı, risk alma davranışına da yol açabilir.
Hipotermi tanısı genellikle bir kişinin fiziksel belirtilerine ve hipotermisi olan kişinin hastalığına veya bulunduğu koşullara göre belirlenir. Kan testleri ayrıca hipotermiyi ve ciddiyetini doğrulamaya yardımcı olabilir. Bununla birlikte yaşlı bir kişide kafa karışıklığı, koordinasyon eksikliği ve konuşma sorunları gibi belirtilerde değerlendirilmelidir.
Nazik olun |
|
Kişiyi soğuktan uzaklaştırın |
|
Islak giysileri çıkarın |
|
Kişiyi battaniye ile örtün |
|
Kişinin vücudunu soğuk zeminden izole edin |
|
Solunumu izleyin |
|
Ilık içecekler sağlayın |
|
Sıcak, kuru kompresler kullanın |
|
Doğrudan ısı uygulamayın |
|
Pasif yeniden ısıtma tekniklerini kullanın |
|
Kanı ısıtarak sirkülasyonunun sağlayın |
|
Sıcak intravenöz sıvılar verin |
|
Hava yolu ile yeniden ısıtma sağlayın |
|
1. Termal İçlik |
12. Yedek Pil (küçük, orta, büyük) |
23. Tuvalet Kâğıdı |
2. İç Çamaşırı |
13. Şarj Aleti ve Powerbank |
24. Hijyenik Ped |
3. Çok Cepli Yedek Kıyafet (özellikle forma üstü) |
14. Uyku Tulumu |
25. Kuru Şampuan (Sprey) |
4. Eldiven |
15. Termos |
26.Kalem ve Küçük Not Kâğıdı |
5. Bot/ kar botu |
16. Su Geçirmez Mont |
27. Yapışkanlı ve Suya Dayanıklı Etiket |
6. Çorap (yün, polar) |
17. Kışlık Pantolon |
28. Silinmez Etiket Kalemi |
7. Baf / Boyunluk |
18. Deodorant |
29. Kişisel İlaçlar (diyare, konstipasyon, bulantı- kusma, baş ve elem ağrısı vb) |
8. Bere |
19. Cerrahi Maske |
30. Kişisel Bakım Malzemeleri (diş fıçası, gargara solüsyon) |
9. Spor Ayakkabı / Terlik |
20. Travma Makası |
31. Lens Solüsyonu (Kullanıyorsa) |
10.Termal Polar /Sweatshirt |
21. El Dezenfektanı |
32. Göz Damlası (Suni Gözyaşı) |
11. El Feneri/Işıldak |
22. Islak Mendil |
33. Sağlık Personeli Yaka Kartı |
28. 10.3153-FH23006-2298549.pdf
29. 10.35341-afet.1058795-2195877.pdf
... & Metsemakers, W. J. (2020). Pathogenesis and management of fracture-related infection. Clinical Microbiology and Infection, 26(5), 572-578.
doi:10.1017/9781108776622.011